CAMİLERİN KAPATILMASI

Atatürk vefat etmiş, İkinci Dünya Savaşı başlamış, İsmet İNÖNÜ Cumhurbaşkanı seçilmişti.
Hitler’in Orduları Avrupa ülkelerini birer birer ezip geçiyordu.
Alman Tankları, Fransızların asla geçilmez dedikleri Maginot (Majino) hatlarını bile geçmişti.
Sene 1941 ve 13 ülke teslim bayrağını çekmiş, Alman Orduları Türkiye sınırına dayanmıştı.
Bu arada Türkiye de boş durmuyordu.
Alman tanklarına karşı Trakya’nın altına binlerce KORUNAK yapılmıştı.
Bununla yetinilmemiş, Alman Ordularının İstanbul’a girişini engellemek için Çatalca-Büyükçekmece hattına Maginot hattının bir benzeri ÇAKMAK HATTI inşa edilmişti.
Tanklara karşı önlem alınmıştı ama uçaklar ne olacaktı?
Alman uçakları İstanbul’u bombalarsa; İstanbul’daki maddi-manevi en değerli hazineler, Kutsal Emanetler ne olacaktı?
Bu endişe üzerine İstanbul’da bulunan Kutsal Emanetlerin, Alman Uçaklarının menzilinden uzaklaştırılması için Anadolu’ya taşınmasına karar verildi.
İnönü, her şeyin gizlilik içinde yapılmasını, Almanların kutsal mekanlara dokunmayacağının da hesaba katılmasını istedi.
Gerekli istişarelerden sonra, İstanbul Saray ve Müzelerindeki tüm değerli eşyaların Anadolu’nun ortasında bulunan Niğde ve Ulukışla’daki dini mabetlerde saklanmasına karar verildi.
Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı ve Arkeoloji Müzesindeki Kabe’nin Anahtarı, Hz. Muhammed’in (sav) Hırkası, Nübüvvet Mührü, Oku, Kılıcı, Yayı gibi Kutsal Emanetler, Hz. Osman’ın kanlı Kur’an-ı Kerim’i, El Yazması Eserler, Padişah Tahtları ve Eşyaları, Silah, Tablo, Porselenler büyük bir titizlikle ve gizlilik içinde içi Çinko kaplanmış özel bölmeli sandıklara yerleştirildi. 
Sene 1942. Bir gece hazırlanan bu 391 sandık, özel hazırlanan bir trenin 48 vagonuna yerleştirildi.
Tren, paha biçilmez değerdeki yüküyle, büyük bir gizlilik içinde ve koruma altında Anadolu’nun ortalarına doğru hareket etti.
Niğde’de Ak Medrese ve Saruhan ile Ulukışla’da bir camiye yerleştirildi.
Her şey gizlilik içinde yapılmak zorunda olduğu için, yerel yöneticilere ve halka bilgi verilmedi.
Camilerin etrafına özel askeri birlikler konuşlandırıldı ve bu ibadet yerlerine kimse yaklaştırılmadı.
İkinci Dünya Savaşı biter bitmez, Kutsal Emanetler 1947 yılında tekrar geri getirilerek İstanbul’da ki yerlerine konuldu.
Prof. Dr. Kemal ARI

SONUÇ:
Yıllardan beri ‘’İnönü camileri kapattı, ahır yaptı’’ denilen hadisenin aslı budur. Evet!
Birkaç cami bu kutsal emanetleri saklamak amacıyla kapatılmış ve niçin kapatıldığı da kimseye bahsedilmemiş.
”Camiler ahır yapıldı’’ ifadesi de; camileri koruyan askerlerin atlarını ve cami avlusundaki samanları gören, ama işin aslını bilmeyen halk tarafından yayılmıştır.

Gelelim Sadede:

Bugünlerde Corona Virüs (Covid-19) salgını ile uğraşan ülkemizde, yine dinimizce kutsal olan ‘’Halk Sağlığını ve İnsan Canını’’ koruma amaçlı olarak ülkemizdeki tüm camiler, salgını önleme amaçlı olarak bugün ülkemizi yönetenler tarafından kapatılmıştır.
Bu açıdan;
A- Bundan yıllar sonra, bugün ülkeyi yönetenler için ‘’Camileri kapattılar, insanları camilere sokmadılar ’’ ifadesiyle yapılan bir suçlama ne kadar doğru değilse;

B- II.Dünya Savaşının olağanüstü şartları çerçevesinde ve kutsal bir amaç için birkaç camiyi kullanan o günkü yöneticilere karşı yapılan, ‘’Camileri kapattılar, ahır yaptılar’’ suçlaması da o kadar doğru değildir.
Unutmayalım ki; ‘’Tarihi olaylar, yaşandığı dönemin şartlarına göre değerlendirilir’’ prensibi çerçevesinde hareket etmek en doğru davranış metodudur.
Toplumsal huzur ve barış ancak bu yolla sağlanır.

BEYYİNAT

Reklam