
2017 yılında bir Karadeniz Gezisine katılmış, aşağıda okuyacağınız notları bu gezi esnasında almış ve biraz gecikmeli de olsa; yazmak için klavyenin başına oturmuştum.
Maalesef aldığım bu notları bazısını doğrularcasına bugünlerde yine Rize/İkizdere’de taş çıkarma adı altında bir çevre ve orman talanı yapılmakta.
Ülkemizin birçok yerinde yapılan orman talanlarına direnen doğa sevenler gibi, Rize/İkizdere’de de vatandaşlarımız kendi çevrelerini korumak için genç-yaşlı demeden direnmekte.
Onlara en içten sevgi, saygı ve iyi dileklerimi gönderiyor, kendilerine şu mübarek Ramazan ayında ve Corona Virüs tedbirleri sürecinde yaşatılan acı, zorluk ve sıkıntılar karşısında güç ve sabır diliyorum.
KASTAMONU
Kastamonu ortasından akan Gök Irmak Nehri, nehrin etrafındaki çimenler ve yol kenarındaki ağaçlarıyla güzel ve temiz bir şehir.
Erken saatlerde vardığımız şehirde esnaf sabah saat 08:00’de dükkanlarını açmaya başladı ki; bunun bereket açısından önemli olduğunu düşünüyorum.
Burada Serpme Kahvaltı, Ecevit çorbası, Çekme Helva yiyebilirsiniz.
Saat Kulesini, Gök Irmak nehri üzerindeki Nasrullah Camii ve Köprüsünü, Şerife Bacı Heykelini, Taşköprü’yü ve yöresel evleri görebilirsiniz..
SİNOP
Sinop küçük ve güzel bir şehir ama bir kasaba görünümünde.
Burada Yoğurtlu ve Cevizli Mantı yiyebilir, Boyabat Fındık Ezmesi alabilirsiniz.
Ünlü yazar ve şair Sebahattin Ali ile ünlenen Sinop Cezaevini, oraya çok yakın olan Diyojen Heykelini görebilir, kalenin Burcu’na çıkıp Sinop’u kuşbakışı seyredebilirsiniz.
SAMSUN
Samsun çok özel ve güzel bir konumda olmasına rağmen, çok kötü bir şehirleşme var. Yapılaşma çok düzensiz, aynı yerde ve yan yana 3, 5, 8 veya 16 katlı binalar var.
Sahille şehir arasına sanayi siteleri yapılmış ve şehir denizden uzaklaşmış. Bu durum, bu güzel ve tarihi öneme sahip şehir açısından üzücü.
Samsun’da Bulvar üzerindeki Park ve Atatürk Anıtını, Atatürk’ün kaldığı Mıntıka Palas ve oradaki Gazi Müzesini, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı Bandırma Vapuru (sonradan yapılmış maketini) görebilirsiniz.
ORDU (Boztepe)
Ordu; dağların eteklerinde, düz bir alan üzerinde ve nispeten düzenli bir şehir. Ama dağlara doğru, başta TOKİ olmak üzere yavaş yavaş inşaatlar başlamış. Ordu’da diğer Karadeniz şehirlerine göre biraz daha fazla tarih kokusu var. Bazı tarihi binalar korunmuş ama yine de ağaç ve yeşillik çok az.
Diğer yandan; deniz doldurulduğu için şehir aynen Samsun gibi denizden uzaklaşmış, doldurulan yerlere de inşaatlar yapılmış.
Ordu’da fındık üretimi yeterli değeri bulmadığı için, alternatif olarak Kivi üretimine başlanmış.
Ordu’da harika manzaralı Boztepe’den şehri kuşbakışı seyredip, kahve içebilir ve fotoğraf çekebilirsiniz.
GİRESUN
Giresun’un sahil şeridi daha iyi ve biraz korunmuş ama şehirleşme burada da çok iyi sayılmaz. Şehir, deniz seviyesinin altında kalmış gibi.
Surlar üzerinde yerleşmeler yapılmış, hatta Rektörlük binası bile surların üzerinde eski bir bina.
Denizde 60 dönümlük tarihi Ares (Aretias) adası Turizm açısından değerlendirilmediği için atıl ve boş bir vaziyette duruyor. Giresun’un adının Cerasus-Cherry’den geldiği ve Giresun’un kirazın başkenti olduğu ifade ediliyor.
Burada Giresun Kalesine çıkıp, Topal Osman anıtını görebilirsiniz. Kalenin çıkış yolları zorlu ama kale güzel, yeşillik ve çay bahçeleri var.
TRABZON (Merkez)
Trabzon eskiden İpek Yolunun merkezi olarak Telkari Sanatı (Gümüş İşletmeciliği) ile meşhur olmuş. ‘’Gümüş Gümüşhane’de çıkar, Trabzon’da işlenir’’ denilirmiş.
Trabzon’a tepelerden bakınca; sol tarafta deniz doldurularak stat yapılmış, sağ tarafta dağlara doğru çok yüksek binalar dikilmiş ve şehir merkezinde adeta yeşillik kalmamış. Trabzon çok plansız ve maalesef gecekondu yığını bir şehir haline gelmiş.
Trabzon şehir merkezinde 650-700 metre rakımlı Soğuksu Tepesi ve oradaki Atatürk Köşkü, köşkün bahçesinde Atatürk’ün talimatıyla bir asker düzeniyle dikilen Doğu Ladin ağaçları ve Ayasofya Müzesi görülebilir.
TRABZON (Maçka-Zigana Geçidi-Altındere Milli Parkı-Sümela Manastırı)
Trabzon’dan Maçka istikametine, oradan da Zigana Geçidi ve Altındere Milli Park’ına doğru ilerlenir. Bu yolun aslında eski İpek yollarından birisi olduğu ifade ediliyor.
Maçka’ya ulaşıp, oradan Zigana Geçidi’ne doğru ilerlerken bildiğimiz gerçek Karadeniz’in hala burada olduğunu görüyorsunuz.
Zigana dağları bir harika. Zigana Tüneli de 2000 metre rakımda ve 1702 metre uzunluğunda. Burası Maçka’ya 30 km ve Trabzon’a 60 km. mesafede.
Zigana Tünelinden çıkınca Gümüşhane sınırı başlıyor. Burada Karadeniz havası ve bitki örtüsü hemen değişiyor, Doğu Anadolu iklimi ve bitki örtüsüne geçiliyor.
Zigana Tünelinden geriye dönerek Hamsi köy-Kardak Dinlenme Tesislerinde yemek molası verilip, Karalahana Çorbası, Ezo Gelin, Karışık Izgara, Köfte, Salata, Sütlaç yenebilir. Dönüşte Altındere Yaylası ve Sümela Manastırı’na doğru hareket edilir. Burası mutlaka görülmesi gereken bir yer. Hem bir sanat, hem de doğa harikası. Yeşilliği, suları ve temiz havasıyla bozulmadan kalabilen enfes bir yer.
Burada közde mısır yenebilir ve şırıl şırıl akan suların üstünde çay içilebilir.
TRABZON (Sürmene)
Sürmene bıçakları ile ünlü bir ilçe. Oradaki bıçakçılardan birisini ve Memiş Ağa konağını gezebilir, bal hakkında bilgi alabilirsiniz.
Gecelemek isterseniz 732 m. Rakımlı tepedeki ZARHA Mountain Resort Otelinde kalabilirsiniz.
Otel Sürmene vakfı tarafından işletiliyor, küçük, şirin ve harika bir manzaraya sahip.
TRABZON (Uzungöl)
Uzungöl tam bir hayal kırıklığı. Kartpostallarda gördüğümüz o doğa harikası yerden pek bir eser kalmamış. Gölün etrafı oteller ve alışveriş yerleri ile dolmuş. Tuvaletler temiz değil, bakımsız ama ücretli.
Esnaflar sadece Arap turistlere satış yapmaya odaklanmış, her şey pahalı ve kalitesiz.
Çevrede orayı korumakla görevli bir tane görevli göremedik. Uzungöl sahipsiz.
RİZE-(Ayder Yaylası)
Rize diğer Karadeniz şehirlerine göre daha düzenli ama orada da çok yüksek binalar yapılmış.
Rize Kalesine çıkıp, buradan şehri panoramik olarak seyredip, fotoğraf çekebilirsiniz.
Şehirden Ayder Yaylasına ulaşım yaklaşık 1:15 dakika sürüyor.
Kaçkar Dağlarında bulunan ve Milli Park olarak da isimlendirilen Ayder Yaylası’na, bir diğer adıyla Fırtına Vadisi’ne doğru giderken Çamlıhemşin’den geçiliyor.
Burası çok küçük ve pastacılık ile ünlü bir ilçe. Büyük şehirlerdeki pastacıların birçoğunun bu ilçeden gittiği ifade ediliyor.
Geceyi Fırtına Vadisi’nde bulunan Apart otellerin birisinde geçirebilirsiniz.
RİZE (Fırtına Vadisi)
Fırtına vadisinde Rafting yapabilir, ZipLine binebilir, dere kenarında Alabalık, Laz böreği, Mıhlama yedikten sonra çay içebilirsiniz.
ARTVİN (Mençuna Şelalesi)
Artvin ili Sarp Kapısına doğru gidip, oradan da Ortacalar Beldesi sınırları içindeki Mençuna Şelalesi’ne mutlaka geçmeniz gerekir.
Burası Karadeniz gezisinde gördüğümüz en özel yerlerden biri ve tamamen el değmemiş bir tabiat parçası.
Şelaleye merdivenlerden 30 dakika çıkarak ancak ulaşabiliyor.
Mençuna Şelalesi’ne giderken yol üzerinde tarihi Çifte köprü de görülebilir.
ARTVİN (Borçka-Karagöl)
Artvin ili Borçka ilçesi sınırlarında bulunan Karagöl mutlaka görülmeli.
Borçka’nın yolları çok dik ve virajlı. Karagöl 1800’lü yıllarda, aynı Uzungöl gibi bir heyelan çökmesi sonucu oluşmuş. İsmini de suyun renginin siyah olmasından ve yine çevredeki ağaçların siyahlığından almış.
Karagöl bozulmamış ve bu durum çok güzel. Etrafında binalar ve turistik tesisler yok. Gölün çevresinde eskiden beri Festival yapılırmış. Festival alanında biri belediyenin, diğeri de özel olan iki kafe ve oturma çardakları var. İsterseniz kayıkla Gölü dolaşabiliyorsunuz. Uzungöl’ün aksine burada tuvaletler ücretsiz olmasına rağmen temiz ve belediyenin bakımı altında.
ARTVİN (Hopa)
Öğlen yemeğinde burada Hopa’nın meşhur dönerini ve pidesini yiyebilirsiniz.
AMASYA
Gezinin dönüş kısmında uğramanın daha doğru olacağını düşündüğüm Amasya, Kastamonu gibi tarihi özelliklerini nispeten koruyan güzel bir şehir.
Amasya’da Çorba, Bakla dolması, Gözleme, Keşkek (toyga), Amasya yağlısı ve Baklava yiyebilir, Hazeranlar Konağını, Beyazıt Külliyesini ve Müzeyi gezebilir, yol kenarındaki Su Kanallarını, Ferhat ve Şirin heykellerini görebilirsiniz.
GENEL YORUM
Gezi güzel birçok tarafına rağmen; bazı yönleriyle de benim için tam bir hayal kırıklığı oldu.
Yıllar önce geldiğim ve 11 gün doğaçlama olarak gezdiğim Karadeniz’den, bazı yerler hariç hiçbir eser kalmamış.
Karadeniz’in o harika doğa güzelliklerinin kıymeti bilinmemiş, yazık edilmiş diyebilirim.
O dönemde Karadeniz’e giderken sahil yolunun sol tarafı masmavi bir deniz, sağ tarafı da yemyeşil dağlarla çevrili idi.
Düşüncem odur ki; Karadeniz’de yaşayan insanlarımız, ’burası benim arazim, benim toprağım, istediğimi yaparım’ anlayışını değiştirmeli, buraların milli bir servet olduğunu, hatta evrensel bir değer olduğunu düşünmeli. Resmi makamlar da bu şekilde davranmaya özen göstermeli, hatta öncülük yapmalı.
Unutmayalım bu ülke hepimizin.
BEYYİNAT