EMEKLİ

Photo by Centre for Ageing Better on Pexels.com

Ben bir emekliyim. Uzun yıllar çalıştıktan sonra emekli olunca, hayatınızda bir boşluk ve buna bağlı olarak da boş zamanınız çok oluyor.
Aslında ilk başlarda hayatımdaki bu değişikliğin hoşuma gittiğini itiraf etmeliyim. Bu durumu, sanki bir şeyler yapmak mecburiyeti ve üzerimde bir sorumluluk olmadan özgürce yaşamak gibi hissettim, rahatladım.
Önce görmediğim yerleri görüp gezmek istedim ve imkanlarım ölçüsünde yaptım da. Ama ne zaman eve geri dönsem, hiçbir iş olmadan yaşamak, tıraş olup, giyinip, işe gitmek heyecanı olmayınca bir hayli zor oluyor. İnsana kendisini, kullanım süresi dolmuş veya son kullanım tarihi gelmiş bir eşya gibi hissettiriyor.
Bir müddet sonra, eşimin ve çocuklarımın da desteğiyle, işin anahtarının sürekli aktif yaşamak ve kendine bir program yapmak olduğunun farkına vardım.
Artık yapabildiğim kadarıyla, yürüyüş yapmaya, kitabımı alıp bir kafede oturmaya, belediyenin organize ettiği söyleşi, konser ve tiyatro gibi etkinliklere gitmeye, bazen benim gibi birkaç emekli arkadaşla buluşup sohbet etmeye çalışıyorum.
Ve tabii akraba ve dost ziyaretleri, nikah ve düğünler, cenaze merasimleri ve taziyeler de işin bir başka boyutu.
Peki, evde ve günün geri kalanında nasıl vakit geçiriyorum.
Evde yapılması gereken işlerden geri kalan zamanlarımda kitap okuyorum, internetten film veya dizi izliyorum, okuduğum kitaplardan veya izlediğim filmlerden özet çıkarıyorum, sudoku ve bulmaca çözüyorum, bazen de bu okuduğunuz yazı gibi amatörce yazılar ve şiirler yazıyorum.
Aile hayatıma gelince; 38 yıllık evliyim. Eşim harika bir insan ve evlendiğimiz andan bugüne kadar hiç değişmedi. Hayatımızı ve özellikle beni, hep çok kolay bir şeymiş gibi idare etmeyi bildi, kolay olmadığı zamanlarda bile. Hani insanlar beraber yaşlanmak istiyoruz derler ya, biz bunu yaptık, bundan sonra da böyle olmasını dilerim.
Çok şükür, hepsi birbirinden değerli, iyi eğitimli ve özgür düşünceli çocuklarım var. Zengin bir insan değilim ama hayattaki en büyük sermayemin onlar olduğunu düşünüyorum. Ve bundan dolayı da çok mutluyum. Ama onları ne kadar çok sevsem de, onlara çok fazla bel bağlamamam gerektiğinin, çünkü herkesin kendi hayatı ve düzeni olduğunun farkındayım.

BU YAZININ SEBEBİ

Bu günlerde memur ve emekli maaşları konusu yine gündemde.
Yıllarca çalışıp, emek verdiğin devlet, bu konuyu ulufe ve sadaka dağıtır gibi ele alıyor, tabldot gazeteleri de her gün koca koca ‘emekliye müjde’ adı altında içi boş manşetler atarak, hem satış yapmaya, hem de emeklileri kandırmaya çalışıyor. Ve bu konu içimi çok acıtıyor.
Herkesin şunu iyi bilmesi gerekir ki; emekli ‘tohum atan, tarlayı süren ve meyve aldığı andan itibaren de tarlasını evlatlarına teslim eden’ bir çiftçidir. Devleti yöneten insanlar da, onların bin bir zorlukla emek verip, büyütüp yetiştirdiği meyvelerdir.
Devleti yönetenler, anne ve babasının imkanlarıyla okuyan ve bir yerlere gelen, onları mağdur etmemesi gereken kişiler ve milletin maaşlı memurlarıdır. Dolayısıyla emeklilerine geçinebileceği kadar değil, ömrünün son günlerinde, hiç kimseye muhtaç olmayacak ve refah içinde yaşayacak kadar imkanlar sunmalıdırlar.

Bu vesileyle bir diğer içimi acıtan ‘öğretmen atamaları’ konusundan da bahsetmek istiyorum.  
Herkesin çok iyi bildiği gibi; bir ülkenin en önemli konusu eğitimdir. Bu ülkenin çocuklarını yetiştirecek olan öğretmenlerin atamaları her yıl gündeme geliyor ve bundan öğretmenlerin itibarı ciddi zarar görüyor.
Diğer devlet kurumlardaki tayinler gibi sessiz sedasız yapılması gereken bir konu, uzayıp giden atama süreçlerinden, TV’lerde gösterilen kura görüntülerinden dolayı, bir öğrenci veya veli, okula gelen öğretmene zar zor atanmış bir zavallı gözüyle bakıyor, değer vermiyor, saygı duymuyor.
Bu konuların nasıl çözüleceği bir planlama meselesi olduğu için, devleti yönetenlerin ve konunun uzmanlarının en önemli görevlerinden birisi de budur.
2023 yılına girdiğimiz bu ilk günlerde, ilk dileğim bu gibi sorunların bir an önce çözülmesidir.
Ülkemizde sağlıklı bir hukuk, eğitim ve ekonomik sistemin kurulması, toplumsal barışın sağlanması dileklerimle, herkese sağlık, huzur ve esenlikler dilerim.   

SON SÖZ
Devlet çocuklarına harçlık veren bir baba değildir. 
Hele hele bir bağ aldığı babasına, bir salkım üzümü çok gören hayırsız evlat hiç olmamalıdır.
Anne-babasına saygısı olmayanın, milletine sevgisi olmaz.
Empatiden yoksun olanlar, sempatiden mahrum olurlar.

BEYYİNAT

Reklam