KADER

Photo by Geometric Photography on Pexels.com

Kader, evrende olmuş ve olabilecek bütün olayların, zamanını, yerini, özelliklerini ve detaylarını, Allah’ın, ezeli ve ebedi ilmiyle, ama -insan aklını ve iradesini de işin içine katarak- BİLMESİ (İlim sıfatı) ve insanı ilgilendiren hususları, insanın iradesi doğrultusunda TAKDİR (gerçekleştirmesi) etmesidir.
Buradaki anahtar kelime BİLMEK’tir.
Allah’ın her şeyi bilen, yapan ve kapsayan gücüne ‘’KÜLLİ İRADE’’ diyoruz.
Allah’ın insana verdiği, düşünme, yönelme, tercihlerde bulunma ve karar verme iradesine de ‘’CÜZ’İ İRADE’’ diyoruz.
Örneğin, bir şehri aydınlatacak şekilde elektrik santrali kurmayı Allah’a ait KÜLLİ İRADE gibi düşünürsek; o santralin şalter düğmesini yukarı kaldırarak şehri aydınlatmak veya aşağı indirerek karanlıkta bırakmak gibi küçük bir hareket de insana ait CÜZ’İ İRADE’dir.
Allah insana, evrenin kendine ait kanun ve kurallarının olduğunu, insanın yaşadığı bu evren içinde yapacağı iyi ve kötü, doğru ve yanlış, güzel ve çirkin davranışlarının sorumluluğunun kendisine ait olacağını bildirmiş, bilimin rehberliğinde düşünerek, araştırarak, doğa kanunlarını gözlemleyerek ve deneyler yaparak anlaması için AKIL, sonra da karar vermesi ve hareket etmesi için de İRADE (Seçme, dilediğini yapma gücü) vermiştir.

Bu açıklamayı anlamak için sorularla gidelim.

SORU: Her şeyi kendi akıl ve irademizle yaptığımızın delili nedir?
CEVAP:
Tereddütler, tercihler, üzüntüler, pişmanlıklar, vicdan azabı, aşk, sevgi, nefret, hatta intiharlar. Eğer insan olarak biz, bütün bu durumları yaşıyorsak, o zaman yaptıklarımızı kendi irademizle yapıyoruz demektir. Aksi takdirde yaşantımızda bu durumlar hiç söz konusu olmaz ve her şeyi Kader’e bağlardık.

SORU: Kader bizi bazı durumlara zorlamış olabilir mi?
CEVAP:
Hayır! Kaderi açıklarken anahtar kelime BİLMEK demiştik. Yani Allah her şeyi bilir, ama biz Allah biliyor diye değil, aklımız ve özgür irademizle isteriz, Allah’ta bizim isteğimiz doğrultusunda yaratır. Yani biz yaptıklarımızı, Allah biliyor diye yapmayız, zira O’nun neyi nasıl bildiğini biz bilmiyoruz.
Dolayısıyla yaptığımız işlerde sorumluluk bize aittir, ”Kederimde bu varmış” diyerek sorumluluğu üzerimizden atamayız. Örneğin biz güneş tutulmasını bilgimizle biliyoruz ama güneş biz biliyoruz diye tutulmuyor.  Veya birisinin bir olay karşısında nasıl bir tepki vereceğini biliyoruz, o da o tepkiyi veriyor, ama o kişi bunu biz biliyoruz diye yapmıyor.

SORU: O zaman Kadere niçin inanırız?
CEVAP: Yaptığımız iyi, doğru ve güzel işlerde bütün payeyi kendimize verip gurura düşmemek; yaptığımız kötü, yanlış ve çirkin işlerde de sorumluluğu üzerimizden atmamak için.

SORU: Kaderle bağlantılı olarak Tevekkül kelimesi çok kullanılıyor. Tevekkül ne demektir?
CEVAP:
Yapılacak bir işe ait bütün şartları ve eylemleri yerine getirdikten sonra, sonucu Allah’a bırakmak ve O’na güvenmektir. Yani tarlaya tohum atmak, suyunu ve gübresini verip, ürünü beklemektir. Yoksa bize ait görevleri yapmadan, ‘’Kaderimde ne varsa o olur’’ düşüncesi Tevekkül değil, tembelliktir ve Kader’i anlamamaktır.

SORU: Peki! Eğer Allah’ın adaleti varsa, dünyada yaşanan bunca adaletsizliklere ne demeli?
CEVAP:
Ülkelerdeki ve dünyadaki adaletsizlikler Allah’tan değil, tam tersine aklını, özgür iradesini ve tercihlerini halkın lehine değil aleyhine kullanan, kötü niyetli, sadece kendi menfaatini düşünen insanlardan ve o insanların iş başına getirdiği yöneticilerden kaynaklanmaktadır.
Bu tür insanlar, aynı ülkede beraber yaşadığı diğer insanları, ülkeleri yönetenler de diğer ülkelerin kaynaklarını sömürüyor, yoksullaştırıyor ve acı çekmelerine sebep oluyor
Zira biz bilim yoluyla evrene baktığımızda, canlı ve cansız bütün varlıklarda bir denge ve yardımlaşma görüyoruz.
Ve muhteşem bir ekosisteme sahip evrendeki kendi yaşadığımız dünyaya baktığımızda, canlı ve cansız varlıklara da müdahale edip zarar verenin, yine acımasız insanlar ve onların kirli elinin olduğuna şahit oluyoruz.
Sonuç olarak; dünyada yaşanan adaletsizliklerde Allah’ın değil, sadece kendi menfaatini düşünen vicdansız insanların ve yöneticilerin, akıl, irade ve tercihlerinin rolü vardır.      

SORU: Bu durumda Allah, bizim zarar göreceğimiz durumları engellese daha iyi olmaz mı?
CEVAP:
Özgürce yaşamak isteyen insan, gerçekte böyle bir şey istemez. Zira bu durumda kendisini devamlı kontrol altında tutulan, emir komuta zinciri içinde bir robot gibi hisseder ve yaşantısından zevk almaz. Nitekim günlük yaşantımızda bile, bizi uyaranların müdahalesinden rahatsız olur ve ‘’Bu benim tercihim, karışmayın’’ deriz. Zaten akıl ve irade sahibi olan insanı, diğer varlıklardan ayıran özellik de budur.   

SONUÇ:
KADER, kara tahtaya yazılan bir senaryo, Allah onu yazan bir senarist, bizler de o senaryoyu oynayan figüranlar değiliz. Tam tersine biz, Allah’ın verdiği akıl ve irademizle isteriz, tercihler yapar ve eyleme geçeriz, Allah’ta bizim isteğimiz, tercihimiz ve eylemimiz doğrultusunda sonuçlandırır. (Takdir)
Bunu deprem gibi doğal afetler özelinde ele alacak olursak; insan doğanın hareketlerini kontrol altına alamaz ve engelleyemez. Ama buna karşı bilimin rehberliğinde gerekli tedbirleri alabilir.
Eğer meseleyi ECEL açısından ele alacak olursak; insanın eceli geldi ise; enkaz altında bir günde vefat edebilir, eceli gelmedi ise on yedinci günde bile sağ çıkabilir. Ve halk bunu ‘’Öldürmeyen Allah öldürmez’’ diye ifade eder.
Veya enkaz altından sağ çıkan bir insanın eceli geldi ise, dışarıya çıktıktan sonra başka bir sebepten dolayı da ölebilir.
SON SÖZ:
KADER anlık bir durum değil, insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden bir süreçtir ve Allah’ın bütün bu süreçleri ezeli ve ebedi ilmiyle BİLMESİDİR.

BEYYİNAT

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s