
Çanakkale Savaşı veya Çanakkale Muharebeleri, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.
İtilaf Devletlerinin bu muharebeleri başlatma amacını temel olarak üç başlıkta toplayabiliriz.
1- Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’u alarak İstanbul ve Çanakkale boğazlarının kontrolünü ele geçirmek,
2- Rusya ile güvenli bir erzak tedarik ve askeri ikmal yolu açmak,
3- Başkent İstanbul’u zapt etmek suretiyle Almanya’nın müttefiklerinden birini savaş dışı bırakmak.
TARİH BOYUNCA BOĞAZLARIN ÖNEMİ
Tarihin eski dönemlerinden beri Avrupa ve Asya Ülkeleri arasında başlamış olan ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerle, askeri hareketler, sürekli olarak Boğazlar bölgesinde cereyan etmiştir. Başka bir deyişle boğazlar, dünyanın diğer parçalarında pek görülmemiş ardı arkası kesilmeyen mücadelelere sahne olmuştur.
Bu açıdan Çanakkale Cephesi’nin deniz harekâtı, kuşkusuz sıradan bir askerî harekât ya da muharebe olayı değildir.
Karadeniz kapısı olarak İstanbul Boğazı, Ege Denizi kapısı olarak Çanakkale Boğazı, taşıdıkları stratejik konum ve tarihi değer açısından daima birlikte mütalaa edilmiş ve hala da edilmektedir.
Her iki boğaz, sadece Akdeniz’i Karadeniz’e, Avrupa’yı Asya’ya bağlayan su geçitleri değil, Akdeniz’deki Cebelitarık ve Süveyş kanalları ile bütünleşen, dünyanın büyük denizlerinden Atlas Okyanusu ve Hint Okyanusu gibi büyük kıta kara parçalarını birbirine bağlayan Jeopolitik konumuyla, dünya siyaset ve ekonomisi üzerine etkileri olan boğazlardır.
Bu nedenlerle Türk Boğazları, uluslararası ilişkilere yön vermede, tarih boyunca daima odak noktası olmuşlardır.
BÜYÜK DEVLETLERİN BOĞAZLAR ÜZERİNDEKİ POLİTİKALARI
1- Almanya’nın, “Doğuya gidiş’’ politikası. Bu politika açısından Boğazlar Almanlar için çok önemliydi.
2- Rusya’nın ”ılık denizlere ulaşma” emelleri. Bu amaç doğrultusunda Rusya, İstanbul Boğaz’ını ele geçirerek, Osmanlı Devlet’ini boğazı Rusya’ya bırakmaya hazırlamak ve Almanya ile anlaşma yapmak” istiyordu.
3- İngiltere’nin (Birleşik Krallık) ”denizlere egemen olan dünyaya hakim olur” teorisi. İngilizler bu teoriye dayanarak, özellikle XIX. yüzyıldan bu yana Rusya’nın Akdeniz’e çıkmasını engelleme siyasetlerini, hep Türk boğazlarını düğümleyerek yürütüyordu.
4- Fransa’da ise; Napolyon’un, “İstanbul bir anahtardır. İstanbul’a egemen olan dünyaya hükmedecektir’’ düşüncesi hakimdi. Fransızlar, ‘’eğer Rusya, Çanakkale Boğazı’nı ele geçirecek olursa, Tulon, Napoli ve Korfu kapılarına dayanmış olacaktır” düşüncesiyle, Boğazlar konusunda duyarlı davranıyorlardı.
BOĞAZLAR SİYASETİNİN YANSIMALARI
Büyük devletlerin Boğazlar üzerindeki kısaca açıklanan bu emelleri, onları kendi aralarında da birtakım gizli mücadelelere yöneltmiştir.
Boğazlar üzerindeki bu gizli çıkar çatışmaları, İngiliz ve Fransız’ları İstanbul’u almaya, Ruslardan önce Karadeniz Boğazı’na el atmaya yöneltmiş ve Çanakkale Cephesi’nin açılmasında başlıca etken olmuştur.
Ruslara silah ve malzeme yardımı sorunuysa, savaşın sadece görünüşteki nedenini oluşturmuştur.
SAVAŞIN BAŞLAMASI
Osmanlı İmparatorluğu, Almanya’nın Rusya’ya savaş ilan ettiği 1 Ağustos 1914’ün hemen ertesi günü, Almanya ile bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Bu antlaşma, imparatorluğun kesin olarak Almanya’nın ana gücünü oluşturduğu İttifak Devletleri safında fiilen savaşa gireceği anlamına gelmektedir.
Enver Paşa, fiilen savaşa girmeyi, seferberliğin tamamlanmamış olması ve Çanakkale Boğazı savunmasının tamamlanmaması gibi gerekçelerle ertelemeye çalışmıştır. Ancak Almanya, bir an önce savaşa fiilen girilmesi için baskılarını sürdürmüştür. Bu baskılar, Akdeniz’de Britanya donanması önünden çekilen Goeben ve Breslau savaş gemilerinin İstanbul’a gelmesiyle bir oldubittiye getirilmiştir.
Daha sonra Osmanlı Donanması’na bağlı bir grup gemiyle Karadeniz’e açılan bu Alman gemileri 27 Ekim 1914 tarihinde Rus limanlarını bombalayınca Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmiştir.
DENİZ HAREKATI
Birleşik Krallığın, Çanakkale Boğazı’nın donanmayla geçilerek İstanbul’un işgalini öngören planı çerçevesinde, Birleşik Krallık ve Fransa gemilerinden oluşan bir donanmayla 1915 yılı Şubat ayında Boğaz’a geniş çaplı bir harekat başlatıldı. En güçlü saldırı ise 18 Mart 1915 günü uygulamaya konuldu. Ancak Birleşik Donanma ağır kayıplara uğradı ve deniz harekâtından vazgeçmek zorunda kalındı.
KARA HAREKATI
Deniz harekâtıyla İstanbul’a ulaşılamayacağı anlaşılınca, bu sefer de bir kara harekâtıyla Çanakkale Boğazı’ndaki Osmanlı sahil topçu bataryalarını ele geçirmek planı gündeme getirildi.
Bu plan çerçevesinde hazırlanan Britanya ve Fransa kuvvetleri, 25 Nisan 1915 şafağında Gelibolu Yarımadası’nın güneyinde beş noktada karaya çıkarılmıştır.
Ama Osmanlı kuvvetlerinin inatçı savunmaları ve zaman zaman giriştikleri karşı taarruzlar sonucunda Gelibolu Yarımadası’nı işgalde başarılı olamadılar.
Bunun üzerine sahildeki kuvvetleri takviye etmek için 6 Ağustos 1915 tarihinde yeni kuvvetlerle bir üçüncü çıkarma yapılmıştır.
Ancak 9 Ağustos’ta Kurmay Albay Mustafa Kemal’in Birinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen karşı taarruzunda, İngiliz Komutanlığı ihtiyat tümenini ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı ancak başarabilmiştir.
Mustafa Kemal ertesi gün Koca Çimentepe ve ConkBayırı hattında yeni bir karşı taarruz gerçekleştirerek, bu hattaki Anzac Birliklerini de geri atmıştır.
Britanya ve Anzac kuvvetlerinin İkinci Anafartalar Muharebesi olarak bilinen genel taarruzları ise Osmanlı savunmasını aşamamıştır.
Tüm bu gelişmelerin sonrasında İngiliz, Anzac ve Fransız kuvvetleri Gelibolu Yarımadasını 9 Ocak 1916 yılında tahliye etmiştir.
Donanma Bakanı Winston Churchill, savaşın sonunda şöyle diyordu:
”Şu anda mağlubiyeti bütün damarlarımda hissetmekteyim. Çok üzgünüm! Oldukça mutlu ve umutluydum. Daha düne kadar ‘’Çanakkale bizimdir’’ diyordum. Çünkü bu savaşı kazanmak için, asker, para ve cephane açısından çok üstün olduğumuzu hesaplamıştım. Yalnız bir şeyi hesaba katmamışım. Mustafa KEMAL’i.
Bağrımda İngiliz gururu olmasa, Türkleri alnından öpmek, onları ayakta alkışlamak isterdim.”
Churchill’in ve diğerlerinin kavrayamadığı çıplak gerçek şuydu:
Teknolojik olarak zayıf ve sayıca az da olsa; kendi generallerinden daha yetenekli subaylara, savaş deneyimi ve motivasyon gücü çok yüksek bir orduya karşı savaştıklarını ya anlamamış, ya da kabul etmek istememiş olmalarıdır.
Yani “Çanakkale Savaşı İtilaf Devletleri tarafından kaybedilmemiş, Osmanlı Ordusu tarafından kazanılmıştı.”
Sultanahmet Camii’nin mahyacısının hazırladığı “Çanakkale Geçilmez!” yazısı, savaş sonrası minarelerin arasındaki yerini almış; Çanakkale Savaşları’nı en iyi betimleyen söz olarak tarihe geçmişti.
ÇANAKKALE SAVAŞININ TOPLUMSAL ETKİLERİ
Çanakkale Savaşları ilgili bütün ulusları, özellikle de Avustralya ve Yeni Zelanda’yı derinden etkilemiştir. Bu savaştan önce bu iki ülkenin vatandaşları Britanya İmparatorluğu’nun yenilmez üstünlüğünden emindiler ve böyle bir imparatorluğun onları askeri seferlere çağrısından büyük onur duymuşlardı. Ancak Gelibolu Savaşı onların bu büyük güvenini derinden sarsmıştır.
En şiddetli saldırının başladığı, ama Birleşik donanmanın ağır kayıplar vererek deniz savaşının sonlandığı gün olan 18 Mart günü Türkiye’de 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü olarak anılmakla birlikte, her yıl çıkarmanın yıldönümü olarak 25 Nisan’da ”Anzac Günü” adıyla anma törenleri düzenlenir.
O gün Avustralya ile Yeni Zelanda’da Ulusal tatildir. Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar o gün Gelibolu Yarımadası’ndaki Anzac’ların çıkarma yaptıkları Anzac Koyu’na gelerek atalarının savaştıkları bu yeri ziyaret ederler.
Avustralya’nın Canberra Şehrinde Kemal Atatürk Memorial ve Yeni Zelanda’nın Wellington Tarakina Koyu’nda Atatürk Memorial adında anıtlar dikilidir.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 1934 Anzak törenleri sebebiyle yayınladığı şu mesaj ülkeler arası dostluğu pekiştirmiştir. Çünkü ülkeler savaşsa bile, insan yine insandır.
« “Bu Memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.»
NOT:
1- Anzac: ‘’Australian and New Zealand Army Company’’nin baş harflerinden oluşan bir kelimedir.
2- İtilaf Devletleri: İngiltere, Fransa, Avustralya, Yeni Zelanda
3- İttifak Devletleri: Osmanlı İmparatorluğu, Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu
BEYYİNAT tarafından Wikipedia ve değişik kaynaklardan özetlenmiştir.